Magyar            Türkçe             English

Macaristan’daki Türk anıtları

Her ne kadar Macaristan’ın büyük bir kısmını kapsayan Osmanlı egemenliği döneminde (1526-1686) yerleşim bölgeleri gerilemiş ve nüfusları azalmış olsa da, ve de ülkede genelleşen ve süreğenleşen bir savaş durumu yaşansa da, bu dönemi sadece bir yıkım dönemi olarak değerlendirmek yanlış olur. Söz konusu dönem sona erdiğinde ülke nüfusu 1526 öncesi nüfustan biraz fazladır (4 milyon). Ülkede İslam dini doğrultusunda faaliyet gösteren merkezler ve kültürel kurumlar inşa olunmuştur. Bu binalar o dönemde bu topraklarda yaşayan ve yaklaşık olarak nüfusunun 50- 80 bin arasında olduğu tahmin edilen Osmanlı Türk unsurların gündelik kültürel ve dinsel hayatının bir parçası olarak gerekli görülmüş ve bu nedenle de inşa edilmişlerdi.

O yıllarda ülkede inşa edilen bu binaların en büyük kısmı İslam dinine inananlar için yapılan camiler ve diğer dini kurumlardı. Bunların arasında en yaygın olan, dışarıdan bakıldığında sekiz köşeli görünen, içerden daire şeklinde bir kubbesi olan binalardı. Bu bina türüne en güzel örnek olarak Pécs şehrindeki Gazi Kasım Paşa Camisi gösterilebilir.  Camilerin bir başka türü ise üzeri çatılı olandır. Bunun en güzel örneği de Zigetvar’daki Süleymaniye camisidir. Camilerde büyüklüğü ya da görkemliliği minarelerin sayısı ifade etmektedir. İstanbul’daki Süleymaniye camisinin mesela 6 minaresi vardır. Ülkemizde camilerin yanına birer minare inşa edilmiştir. Macaristan’daki camilerden, restorasyonların ve düzenlemelerin bir sonucu olarak bugünlere üç minare kalmış bulunmaktadır -Pécs, Eger ve Érd şehirlerinde- Ülkemizde Pécs ve Budapeşte olmak üzere iki şehirde bulunan türbe de bir tür dini kurumdur. Türbeler sekizgen olarak inşa edilen, önde gelen yöneticilerin ya da sultanların mezarları üzerine kurulan türbeler dini amaçlı binalardır.

Dinsel hayatın dışındaki toplumsal amaçlara hizmet etmek için yapılan binalara Macaristan’da örnek olarak kaplıcalar gösterilebilir.  Bunların bir kısmı doğal şifalı su kaynaklarının üzerine kurulmuştur.  Diğer bir kısmı ise hamam olarak faaliyet göstermiştir. Bu tür hamam ve kaplıcalar, sağlıksal anlamda da önemi olmakla ve de ritüel amaçlar taşımakla birlikte bu kurumlar toplumsal hayatın cereyan ettiği yerler olarak da büyük öneme sahiptirler. Ayrıca mali anlamda gelir getiren yerler olarak görülmelidirler. Son olarak bu kurumlar kurucularına halk içinde büyük sempati ve sevgi duyulmasına da neden olmuşlardır. Macaristan’da en fazla hamam ve kaplıca inşa ettiren kişi Sokullu Mustafa paşadır ve on altı hamam onun tarafından yaptırılmıştır. Budapeşte’deki Csázár ve Rudas kaplıcalarını da o yaptırmıştır.

Macaristan’daki Osmanlı egemenliğinin başlamasıyla birlikte yerleşim birimlerinin görüntülerinin hızla değişmeye başladığı tespiti doğru bir tespittir. Ama şehirlerin görüntüsü başta ne kadar hızlı bir şekilde değişmişse, Başkent Budin’in 1868 yılında Osmanlı’dan kurtarılmasıyla birlikte bu değişim aynı hızla geriye doğru sürmüş, şehirler eski görüntülerine dönmüşlerdir.  XVII. Yüzyılın sonlarından itibaren başlayan şehirlerdeki yeni inşaatlar ve özellikle de XIX. Yüzyılda gündeme gelen yoğun şehirleşme atılımlarının bir sonucu olarak Osmanlı egemenliği döneminden kalan pek çok binanın izi tamamen silinmiştir. Ama ne iyi ki,  Macaristan topraklarında hala o dönemden kalan birçok bina bulunmaktadır. Şimdi bunlar arasından en kayda değerlerini tanıtmak istiyoruz!

 

© 2010 Magyar Nemzeti Múzeum | Minden jog fenntartva! | info@hnm.hu | Készítette: Save for Web