Béla Bartók
-
-
Béla Bartók, 1936
-
Béla Bartók Sergi Salonu
-
Béla Bartók Sergi Salonu
Béla Bartók Sergi Salonu
(Osmaniye)
Sergiye dair
Béla Bartók (1881 – 1945) besteci, halk müziği araştırmacısı, piyano sanatçısı ve müzik akademisi (konservatuar) hocasıdır. XX. yüzyıl müzik hayatının en önemli şahsiyetlerinden biridir. Sanat hayatı ve bilimsel faaliyetleri, sadece Macar ya da Avrupa müzik tarihinin değil, evrensel kültürün de çağ açan çalışmaları olarak tanımlanmaktadır.
Sergimiz, Béla Bartók’un anısını, onun girişimleri ve yönlendirmesiyle 1936’da Türk Halk müziği derlemesi faaliyetlerinin başlatıldığı yerde anmaktadır. Bartók, bir müzikolog ve folklor uzmanı olarak sergimizin ana temasını oluşturmaktadır. Çünkü unutulmamalıdır ki, O - Zoltán Kodály’la birlikte - bilimsel amaçlı müzik folkloru ve karşılaştırmalı halk müziği biliminin temellerini atan kişidir.
Sergimizin merkezinde Bartók’un Anadolu’da gerçekleştirdiği halk müziği derleme faaliyetlerinin öncesi, derlemenin gerçekleştiği gezi ve bu çalışmanın sonuçları bulunmaktadır. Sergimiz fotoğrafların ve bazı belgelerin kopyalarının sergilenmesinin ötesinde Sezgin Türk tarafından hazırlanan Béla Bartók’un Osmaniye’deki çalışmalarının anısını yâd eden filmi de içermektedir; Bartók tarafından Osmaniye’de derlenen halk müziği parçalarından ses kayıtlarını dinlemek mümkündür (Bartók’un halk müziği derlemelerinin belgeleri arasındaki orijinal fonograf ses kayıt silindirleri bugün Budapeşte Etnografya Müzesi’nde – Néprajzi Múzeum – bulunmaktadır. Ses kayıt silindirlerinden 614 kayıt silindiri Rumen, 480 kayıt silindiri Macar, 106 kayıt silindiri Slovak, 65 kayıt silindiri Türk ve 39 kayıt silindiri de rutin halk müziği parçalarını içermektedir); ve bu sergiyi ziyaret edenler Bartók’un Macar Radyosu’nda 1937 yılında bir programda Türkiye seyahatini anlattığı ses kaydını da dinleyebilirler.
Türk Hükümeti, 1930’lu yıllarda ülkedeki müzikle ilgili kurumları son derece hızlı bir şekilde geliştirme işine girişmiştir. Bu süreçte sık sık yabancılardan da yardım alınmıştır (Ankara’daki müzik hayatını o yıllarda Paul Hindemith organize etmekteydi). Bartók’un davet edilmesi de işte bu çerçevede gerçekleşmiştir. O yıllarda Ankara Üniversitesi’nde Macarca dersi vermekte olan Türkolog László Rásonyi tarafından Bartók’a yazılan bir mektup bu davetin gerekçeleri konusunda da açıklık getirmektedir. Buna göre Türkler “Macarlarla olan ilişkilerinde müzik alanında daha fazla bir beklenti içindedirler. Çünkü klasik müzikle ilgili olarak bakıldığında burada Almanlara ulaşan düzeyin yanı sıra, Macarlar açısından çok büyük bir avantaj daha vardır: Macar halk müziği, modern Macar müziği ve Macar insanının ruhu Almanlarla kıyaslandığında Türklere çok daha yakın durmaktadır. Biraz daha anlayış ve empatiyle çok büyük hizmetler verebilir.” Bartók büyük bir sevinçle Ankara’ya konserler vermeye gelir. Doğu Avrupa halk müziği ve düzenleme müziği arasındaki ilişkiler üzerine konferanslar verecektir. Aynı zamanda Türk halk müziğini çok merak etmektedir. Kendi kriterleri göz önünde bulundurulduğunda, derleme gezisinden önce bu müzik üzerine çok az şey bildiğini söyleyecektir.
1936 yılının 16-29 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek olan derleme seyahatine, şahsına özgü büyük bir dikkat ve titizlikle hazırlanacaktır. Budapeşte’de ulaşabileceği tüm kaynaklardan konu hakkında bilgi derler. Türkçe öğrenmeye başlar. İstanbul’da konservatuarın geçici öğrencileri tarafından hazırlanan halk müziği plak koleksiyonunu da tek tek dinler. Seyahati sırasında Ankara konservatuarından iki öğretmen de ona eşlik edecektir. Özellikle de bestekâr Ahmed Adnan Saygun her konuda yardımcı olacak, ona tercümanlık yapacak ve de halk türkülerinin sözlerini onun için kaydedecektir. Bu çok kısa süre içinde Bartók 14 yerleşim birimini ziyaret eder. Bu yerlerde toplam 30 kişinin söylediği türküler fonograf ses kayıt silindirlerine kaydedilir. Bunu yapabilmek için insanların genellikle dışarıdan gelenlere karşı hissettiği yabancılık duygusunun ve endişenin üstesinden gelmek ve de o zamana kadar hiç kimsenin görmediği bu “şeytanca bir cihaz” olan ses kayıt makinesine karşı duyulan kaygıyı gidermek gerekmektedir. Seyahati ile ilgili anılarını ilk kez “Nyugat” dergisinde yayımlar. “Bir tür çok karakteristik ezgi modeli keşfettim…Bu ezgi modelinin yapısı, ilginç bir şekilde eski Macar türkülerinin, “inen yapı” olarak adlandırılan yapısıyla çok yakın akrabalık gösteriyor…Bu tür yapısal özelliğe sahip türkülerin şimdiye kadar geniş bir şekilde sadece Macarlarda, Erdel’de bulunan Mezőség Bölgesi’ndeki ve Moldva’daki Çangolara yakın yaşayan Rumenlerde, ayrıca Çeremislerde ve kuzey bölgelerde yaşayan Türk halklarının kültürlerinde görüldüğü göz önüne alındığında şu konu giderek neredeyse kesinlik kazanmaktadır; bu söz konusu yapı eski, bin yıl öncesinin Türk müzik stilinin kalıntısıdır.”
Bartók’un başlattığı araştırmalar o tarihten bu yana sürdürülmektedir. Bugün, Bartók’un izinden yürüyen ve Macar ve Türk müziği arasındaki ilişkileri araştıran araştırmacılar için o günkü araştırmalar bir yola çıkış ve hareket noktası oluşturmaktadır.
Ziyaretçilerimiz, sadece Béla Bartók’un uluslararası öneme de sahip halk türküleri derleme çalışması hakkında fikir sahibi olmakla kalmayacaklardır. Bunun da ötesinde Bartók’un müzik bestecisi yanıyla da tanışacaklar – eserlerini dinleyebilecekler – ve büyük sanatçının hayatının bazı bölümleri üzerine bilgiler, özenle seçilmiş alıntılarla, ve fotoğraflar yardımıyla ziyaretçiye sunulacaktır.
Umarız ki, ziyaretçi alçakgönüllü, nazik ve ön plana çıkmaktan hiç hoşlanmayan bu büyük araştırmacı hakkında böylece daha fazla fikir sahibi olacaktır. Bartók yabancılara karşı hep mesafeli dururdu, onlar için neredeyse ulaşılamaz biriydi. Öğrencilerine severek ders verse de eğitim verme işini biraz kendine yük olarak görürdü, çünkü eğitim esnasında kaybettiği zamanın müzik bestelemekten, bilimsel araştırma yapmak için kullanabileceği süreden kaybedilmiş bir zaman olduğunu düşünürdü. İşte tam da bu nedenle konser vermekten de hoşlanmazdı. Çünkü konser vereceği zaman günde 4-5 saat hazırlık yapar ve izleyicilere en iyi performansı sunmaya çalışırdı. Genellikle gece yarısı besteleriyle uğraşırdı. Gündüz saatlerini ise halk türkülerini derlemeye ayırırdı. Sürekli olarak lisan öğrenirdi. Kitap okurdu ve çok sistemli ve düzenli bir şekilde yaşardı. Her gün dolaşmaya çıkardı. Doğayı çok severdi. Kelebekler, böcekler biriktirir, evlatlarıyla ilgilenir, onlara zaman ayırırdı. Annesini de çok severdi. Vatanseverliği bir efsaneydi. Ama bu, onun başka halkları, başka ulusları küçük görmesi için bir gerekçe değildi. İnandığı görüşleri sonuna kadar savunurdu. Anti faşist görüşleri nedeniyle Nazilerin iktidara gelmesinden sonra bir daha Alman topraklarında konser vermedi. Aşırı politik akımlardan uzak kalmaya özen gösterirdi. 1938 yılında Avusturya telif hakları kurumundan istifa etti ve Londra telif hakları kurumuna başvurdu. Bu tarihten itibaren de onun eserlerini Boosey and Hawkens yayınevi yayımladı. Savaşın başlamasının ve de sevgili annesinin ölümünün ardından Amerika Birleşik Devletleri’ne iltica etti. Her ne kadar gidişini bir daha geri dönüşü olmayan bir gidiş olarak düşünmemiş olsa da, ölümü de orada oldu. Külleri, 1988 yılında Budapeşte’ye getirildi.
“Bartók’la tanışan, onun eserlerinin sahip olduğu ritmin ezeli gücünü tanıyan kişi, bestecinin gerçek hayatta ne kadar ince ve kırılgan olduğunu görünce çok şaşırırdı. Dış görünüşü itibarıyla olgun ve kendine çok hâkim bir bilim adamıydı. İnanılmaz bir iradeye sahip olan ve acımasız bir disiplinle beslenen kişiliği, sıcak kalpli ve sürekli dinamik yapısı, izlendiğinde yanına yaklaşılamaz biri izlenimini verirdi, ama bir yandan da son derece nazikti. Varlığı çevresine ışık ve aydınlık saçardı. Gözleri ışıl ışıl parlardı. Sürekli araştırma aleviyle yanan bakışlarına gerçek olmayan ve temiz olmayan hiçbir şey dayanamazdı.”
(Paul Sacher; Béla Bartók’a dair)
Doğal olarak sergimiz her şeye dair bilgi veren çok bütünsel bir görüntü ortaya koymak iddiasında değildir. Ama amacımız saygıdeğer ziyaretçilerimizde Bartók ve onun çalışmaları üzerine biraz merak uyandırabilmektir. Böylece onların Macar müziği, genel olarak Macar kültürü ve Macaristan hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamaya çalışmaktır. Ankara’daki Macaristan Büyükelçiliği’nin amacı da, sergi salonunun oluşturulmasını önerirken tam da buydu. Macaristan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Macar Bilimler Akademisi Müzik Bilimleri Enstitüsü Bartók Arşivi’ne ve Macar Millî Müzesi’ne Béla Bartók’u tanıtan bir sergi hazırlama görevini verdiklerinde de bunu hedeflemişlerdi. Burada, Osmaniye Valiliği’ne ve Osmaniye Belediyesi’ne özel olarak teşekkür etmeyi bir görev bilmekteyiz. Çünkü onlar şehrin yepyeni kültür merkezinde özel bir salonu bize tahsis ederek ve bizi her bakımdan destekleyerek bu serginin gerçekleşebilmesini mümkün kılmışlardır.
Dr. Klára Radnóti